14 EKİM 1971


MEVLÂNA’yım ben!

Yolumuz sonsuzdur
Yol münasip
Suyumuz tükenmez
Söz münasip
Gelen unutmaz
Yumuşak yoldan
Dileyen geçmez
Hak diyen kuldan
Allah’ım geçmez
Verdiği kuldan
Yol münasip
Selam gelenlere
Muamma olmadığımız aşikar
Gönül bağı doğuştan mevcut
Ne var ki çözüm güne kaldı

Mevlevi denende
Kul sema edende
Gayesi dünyanın dönüşünü taklit değil
Yumağı çözüşe delildir
Suyun akışını değiştirmek
Kulun elinde ise de
Membaı doldurmaya gücü yetmez
Karıncaya filin söz etmeye gücü yetmez
Neden mi?
Çünkü karınca filin fil olduğunu bilmez
Dediğini almaz

Hz.OSMAN der ki;
Emir kuldan kula olursa
Sevgiyi sınırlar
Sunduğum onun için sınırsız denir
Çünkü sevgim sınırsızdır
Aşkınıza sınır çekmeyin
Çerçeve içine almayın
Tuğsuz sultan olmaz diyene de ki;
Tuğun nurdan olsun
Başına Yüce’nin melekleri koysun
Gönül yolunda olsun
Görmeye çalışmak yersiz
Varmak için niyaz edin
Görmek için değil

OSMAN’ın üzümünü
Sepete doldurursun
Dileğince dağıtırsın
Bağ senin, sormaya ne hacet?
Aynadan baktınmı
Baktığın yerden dışarı çıkarsın
Aynadan kendini görmezsen
Etrafı görürsün
Gönlünün yoluna tuttuğun müddetçe
Güldüğün görülür
Suyun akışına el alan
Yoluna koyayım diye çalışandan da
Allah’ım razı olsun
Yoluna koymayı deneyene de
Yardımcı olacağız

Sabır, yolun anahtarıdır
Mesnevi'de mi? dendi
Evet desem yersiz
Çünkü bugünkü yazı
Dünkünün devamı değil
Aynısı da değil
Mesnevi olması için
Aşkına yanmak gerek
Varıp da denince
Nuru ile yanınca
Mesnevi olmaktan çıkar
Hak sözü adını alır
Mesnevi benden O’na
Söz; Bugün O’ndan size sözdür

Sahibim neden köprü kurar?
Kuluna sevgisinden
Sevmeyi bilenle
Yoluna soran aynıdır
Sevmeyi bildikten
Allah’ım dedikten sonra
Neden yol gösterici arayım?
Allah’ımdan beklerim
Sabrıma gün eklerim
 



Her yuvada öten kuş erkektir
Sonsuz olandan
Son sorulmaz
Kuru ekmek yiyene
Aş nasıl pişer? denmez
Bilmediğinden değil, görmediğinden
Meyvesiz ağaç
Yabana denmez
Kuru aş yiyenin
Kuru ekmek isteyenin
Suali edilmez
Günahını çeker denmez
Günaha sevaba Allah’ım nokta koyar
Her kul dövüşene bakar
Zayıf olanı tutar
Öyle olmamalı
Allah’ım yumağın ölçüsünü kula vermez
Yumuşak olana
Yumuşak ol demek yersiz
Sert olana sert demek yolsuz
Sert olana sert dersen
Taş misali kırılır
İki taşı birbirine vurursan kırılır
Taşı kuma atarsan
Ne kırılır, ne ses verir
Aymayı bilenle sohbet derinden olur
Gününden soranla sohbet serinden gelir
Allah’ım adına edilen sohbet
Aşkından gelir, yoluna yürünür

Tarikat deneni bir daha izah edeyim
Nasıl ki yıldızlar bir mihver etrafında döner
Olsa olsa mihver düzeni sağlar
Yolunu bilenin mihvere ihtiyacı olmaz
Yolunda ışığın var ise
Sohbet her an gereklidir
Sohbet kulu bir adım öteye götürür

Yosun denizde
Ne var ki ölüsü karaya vurur
Ne denize, ne karaya yarar
Kuyuya ses veren,
Cevap beklemez
Alacağı kendi sesidir

Sözümüz yazana
Düzene koyana
KATİP ÇELEBİ desem, yersiz midir?
Yersiz olan denmez
Allah’ım izin vermez
Çünkü sınırı aştın
Her kul sınırda durur
Aşabilsem der
Ne mutlu aşabilene
Aştığı yolda görev alabilene
Görev almadığını mı zannedersin?
Olmayınca dileği
Kim alır eleği?
Her kul görür dolayı
Ne var ki,
Görmek başka,
Dönmek başka,
Sevmek başka,
Aşk başka
Sevmek, gönlün alabildikçedir
Aşk, canın verebildikçe
Dede anlar
Çünkü aşk ile yandı
Sevgi olmasa
Yoluna düşülmez
Yolunuz, benim değil
Allah’ımın yoludur
Sohbetinde,
O'nu bulduğunuz için gelirsiniz
O'ndan nasihat aldığınız için
Falınız değil, halimiz de söylenir
Sohbetimize eklenir


ALLAH’a ısmarladık

Lailahe illallah Muhammedür Resulullah