| 
    
    
	MEVLÂNA’yım ben!
 
 Yudum yudum içtik
 Allah deyip kendimizden geçtik
 Sohbetin en güzelini seçtik
 Allah’ım, sohbete gelenlerden
 Sohbet sofrasını 
	kuranlardan
 Aşk şarabı sunanlardan
 Bade deyip yunanlardan razı olsun
 
 Geldik dize, durduk düze
 Sahip olanı bildik
 Yarattın Allah’ım dedik
 Yarattığından hata olmaz
 Kula kul ölçü veremez
 Senin 
	ölçün kulunu vuramaz
 Sevgisi kuluna kıyamaz
 Kulun hatası ne kadar büyük 
	olsa
 Allah’ım kuluna o kadar sevda kapısı açar ki
 Kulu görsün affına 
	sığınsın
	Allah'ım desin
 Allah’ım cümleyi gören kullarından etsin. 
	Amin.
 
 Aşk, ne küçüklükte ne büyüklüktedir
 Aşk, kâinatı 
	gönüle koyabilmektedir
 Kuşun sevgisi ile
 Filin sevgisi aynı değildir
 Açtığın kuyu da olsa
 Sana verdiği sudur
 Deryayı anmana hizmet eder
 
 Olmayan, Allah’ımdan gelmez
 Kul dilediğini oldurmaz
 Çünkü gücü yetmez
 Sohbetimiz bol
 Rehberiniz Gül olsun
 Gül bahçesinde olan her çiçek
 Onun 
	toprağındandır
 Onun aldığı sudan alır
 Gönüllerde sevilen her çiçeğin yeri 
	olur
 Nameyi yazan
 Elbet cevabını bekler
 Cevap gelmezse deme
 Elden ele 
	dahi dolaşsa
 Yine yerini bulur
 Aranızda oluşum
 Gönülde taht kuruşum
 Tahta 
	sahip olmak değil
 Yolunu bilenlere
 Allah’ım diyenlere
 Sohbet sofrası 
	kuranlara katılmaktır
 
 NİYAZİ MISRİ der ki;
 Anıldığımda geldim
 Kananlarla 
	hoş oldum
 Hoşnut etsin Allah’ım
 Unutulmasın,
 Dünyada ananlarla buluşmak
 Ahirette kavuşmaktır
 Sohbetten amaç
 Yürüyüşe varmaktır
 Sohbet yok ise
 Gelen ruhun vereceği nedir?
 Kainatın sırrını almak içinse
 İzin 
	Allah’ımdandır
 Gelenin gücünden değil
 Olsaydım dünyada günde
 Vururdum 
	cümleye künde der YUNUS’um
 Neden? der derseniz
 Başın Yüce’ye çevirmek 
	için
 Dövmek için değil
 Olsaydım yolunda kulun
 Giderdim suyunda
 Yol münasip olmuşsa
 
 Asmaya göz atan ne görür
 Kulun görüşü
 Her görene 
	değişir
 Kimi koruk diye bakar
 Kimi üzüm bekler
 Kimi şarap olsa içsem
 Sabrına ersem der
 Elbet sabreden şarabı içer
 Yüceliği Allah’ımın
 Ben de 
	kullarındanım
 Kulu oldum, yolu buldum
 Yolunu dileyene verdim
 Her suyun 
	tadı bir olmasa da
 Aynı gayeye hizmet eder
 Allah’ım demez ki;
 Bugün bu 
	sudan içelim
 Yarın niye öbürüne geçtin?
 Geçilen gündür, yol değil
 Seçilen 
	sohbettir, ayin değil
 Sohbetin sözünü dinle
 Kefere desen bile
 Kulun 
	‘Kefere’ demesi hatadır
 Neden mi?
 Gönlünü bilmez ki
 O yolunu görmez ki
 Ölçüsünü vermez ki
 | 
    
 Ondan ne alırım ki dinleyeyim? demeyin
 Kolunu kıran 
	olsa beddua etme
 Kolunun kırılması gereklidir, ondan kırılır
 Belki 
	kıranın sevabıdır
 Düşünün neden kırıldı?
 Belki hakka el uzatır da ondan
 Uzanmasın, günah bulanmasın diye
 Allah’ımın emri ile kırılır
 Beddua 
	ettiğin kulun hatası
 Sevabından uzak kalışıdır. Sabır.
 Allah'ın adıyla 
	başlanan her işin
 Sabıra yön bulur
 Yavruna dahi tokat atarken
 Allah’ımdan 
	izin dilersen, elin iner
 İşte sabır anahtarı odur
 Gayret ile değil
 Sohbet 
	ile öğrenilir
 
 Sandığı ne ile doldurursun?
 Boş sandığı nereye 
	yerleştirirsin?
 Kapalı sandıktan ne beklersin?
 Sandığı ne ile dolduralım? 
	dersiniz
 Bedenine gerekli olan, seni ısıtan
 Eline gelen, ne gerekli ise 
	doldur
 Gücüm yetmez dersen
 Dostundan dile
 Aştığın yolu görmek 
	istersen
 Geriye dönmeye ne hacet; gönlünü yokla
 
 Fani ile baki
 Deniz ile göğe benzer
 Birbirine 
	kaynar
 Ne var ki;
 Sen göğü göremezsin
 Sonu nerde bilemezsin
 Denizi elle 
	tutarsın
 Gözünle görürsün
 Devamı var mı ki?
 Gördüğünü ne ile ispat 
	edersin?
 Yıldız vardır, ay vardır
 Güneş dünyaya kârdır
 Yıldız, ay kula ne 
	verir?
 Güneş; aydınlatır, ısıtır,
 Suyu kaynatır
 Yağmuru oldurur
 Toprağı 
	buldurur
 Ne var ki gine de
 Bilen kuldan büyük değildir
 Çünkü güneş 
	güneştir
 Kul bildiğini bulur, yerine varır
 
 Danışmaktan usanan yolu 
	tıkanandır
 Dünyada duruş var mı ki, kul dursun?
 Kulda yürüyüş, hep birdir
 Dünya tersin döner mi?
 
 Sohbet sofrası, dileyenlerindir
 Davete ne hacet?
 Nasibi olan,
 Kapıyı vurur, içeri gelir
 Gelenin geçimi
 Bizden değil 
	Hak’tandır
 Sohbetin seçimi kuldandır
 Konduğumuz dağın
 Gücüne değil 
	devrine şaştım
 Beden ile gelenin
 Bedenden kayanın
 Cüssesine şaştım
 Bu 
	beden bu canı nasıl taşımış
 Her beden bir dağdır
 Canımız layık ola
 Can nasıl layık olur? dersen
 Can bedene değil
 Canana layık ola
 Bedende 
	imtihanını vere
 Zulüm ile değil aşk ile varılır
 Gül müdür dünyayı bezetir?
 Her kulu gözetir?
 Yumağın o'nunla olsun
 Onun şefaati cümleyi sarsın
 O'nun Varlığı,
 YM olan her kulun varlığını kapsar
 Her kul nasibini alır
 Kimi şarap içer,
 Kimi börek yer
 Kimi sütle yetinir
 Allah’ım her nasibinden 
	versin
 Arı balı misali kulu konuştursun
 Dili misali değil
 
 Donuk olanla 
	değil
 Sönük olandan değil
 Hak yolunda eğil
 Ne var ki, kul önünde dik 
	dur
 
 
 ALLAH’a ısmarladık
 
 Lailahe illallah Muhammedür Resulullah
 
 |