11 EKİM 1971


MEVLÂNA’yım ben!

Dünya kulundur
Ahiret yolun bilenle
Allah’ım beraberdir
Allah’ım her kulu iledir
Ne var ki kul bilirse
Boşluktayım demezse
Allah’ı ile beraberdir
Bilen kulundan olalım
Dünya geçicidir bilelim

Yerimizi bulmaya geliriz dünyaya
Yerinizi bulmak için boşluğu bilmek
Kaideye oturmak gereklidir
Yerini bilip de kaideyi bulamazsan
Yolunu çevirirsin
Hak değil mi? denmesin
Hak olan, dünyaya gelendir
Dünyayı silen değil
Dünyayı yaratan da Allah’ımdır
Neden silesin?
Ne var ki;
Yaratanı bilelim
Aşkı ile yanalım
Güneşe meydan okuyalım
Güneşin ateşi zahiridir görürüz
Kulun ateşini ne ile ölçebiliriz?
Sohbetin yerini gönül ile kollarız
Cümle ile halleriz
Günün yerini gönüllere kazarız
Ya Allah dedik
Sözümüzü cümleye bağladık

Hangi nehirde olursa olsun
Yeter ki aynı deryaya varılsın
Gamdan uzak kalalım
Gönüllerle gönül kazanalım der Resulümüz.
Allah’ımın verişidir
Kulunu görüşüdür
Kulunun hakkını
Kuluna bırakmaz
Hiçbir kulunu
Öbür kuluna yük etmez
Yük oldu diye
Ne daha ağır yük verir
Allah’ım diye tekrar kendine döndürür
Yükten şikayetçi olmayalım
Ağır yük yüklenmeyelim

Amade olduk
Resulünden gelene Eyvallah dedik
Gönüller Sultanı önünde Selam verdik
Selamı, Şefaati cümleye olsun
Dünya ve ahirette
Gölgesi üzerimizden eksik kalmasın, Amin

Dünyanın haline gülünmesin
Nereye gider? denmesin
Dünya aynı dünya
Değişen olaylardır
Yumaklar aynı yumak
Sarılırken ele küçük gelir
Gittikçe büyür
Elden kayan yumak boşanır
Gündeki olaylar da öyledir
Elden kayan yumak gibi
Dikkat gerekir, düğüm olmasın
Günde denir ki;
Neden yumak olsun?
Hepsi elde kalsın
Dünya, boşluktan seyri hoş olur
Yaşantıda kolaylık düşünülür
Her kul kolaylığı
Kendi bünyesine göre alınır
Kimi dendiği gibi makineleşme
Kimi de her türlü makineden uzaklaşma
Netice yine aynıdır
Ne o ne öbürü neticeye varamaz
Dünyanın düğümünü çözemez
Yerinin değeri değil
Özün değeridir vardıran
Bu mudur dünya? diyen
Pencereyi örtendir
Dünyayı, öbür alemi düşünmekle
Temaşa edersen
Güzelliğine doyamazsın
O zaman ermişin ele gelmişi olursun

Can dost, sevgili candır o
Aşığı aşığa sorarsan
Gül kokusu alırsın
Ya Allah dedik
Gören göz ile kapımızı açtık
Kapımızı açan mı, açtıran mı? dersen
Açtırana izin verendir derim
Dünya gözü görmeyene
Baston gerekmez mi?
Ahiret yolu dileyene
Mürşit gerekmez mi?
Dünyadan gelip
Deryaya gideceğiz
Her yolu göreceğiz
Görüp de bileceğiz
Bilmekten amaç
Maksuduna ereceğiz
Eleleyiz bilesiniz
Gönül zincir, duyasınız
Açık pencereden göresiniz
Ne var ki,
Ahiret için yol gerekli ise de
Dilenen yere varmaya aşk gereklidir
Aşk olmadığı yerde
Meşki ne edeyim?
Ne o yoldur, ne bu yol
Yolun sonu her yolun aynıdır
Her yol ayna misali aydındır
Vereni verdiği gibi alırsan
Ulu’sunu olduğu gibi tanırsan
 



Gül fidanı gül verende
Güzelliğine doyamazsın
Gülün günü geçende
Gülünü tanıyamazsın
Gülü gül gibi bilesin
Çokluğuna değil
Tekliğine inanasın. Tektir.
Gül bahçesi sizlerin
Gül tanesi bizlerin midir?
Gül bahçesi Tanrı’nın
Gül tanesi cümlenindir
Cümlemiz bir olalım
Gülümüzü bilelim
Gül’ün Gülleri’ni sevelim. Ehl-i Beyt’i.

Oymayı bildiğinden
Yerini aldığından beri düşündüğündür
Meyden aldığı
Sarhoş olduğu
Aşka düştüğü günden beri andığındır
HAZRETİ ALİ der ki;
Gönüllerden çıkmazlar ki
Dillerden düşmezler ki
Yolundan geçmezler ki.

Oymayı yüzüne tutan bilir
Kendini görür
Sen seni buldu isen
Benden sorma
Sen seni bildi isen
Kendinden geçme,
Sarhoş olma, bitap düşme
Acaba? deme, kuşkuya düşme
Yol aradığın gümüşten değil
Altın yolu aradın
Arayan bulur.
Yer midir kulun, yen midir?
Ne yendendir, ne yerden
Aldığı gönüldendir
Serdiği verendendir
Sergilediği aşkındandır
Benden alacağı
Allah’ımdan selamdır
İki çift kelamdır

Asmayı dikti, üzüme baktı
Verime söz edilmesin
Verimin eksiği ziyadesi
Ne ondan ne bekleyendendir
Alacağın nasibindendir
Onun için üzüntü etmesin, düşmesin
Gelen ile varan
Elbet buluşur
Aradaki beden mi manidir?
Gönüller aşk ile yanar
Yolun sonuna fenerler koyar
Fener görünende
Yolun sonudur denilende
Kelamınız;
Allah Allah Allah diye son bulsun
Cümleniz fener ışığında
Kapıya varsın ki
Işığı ile kapısı açılsın
Açılan kapıda gözümüz kamaşır
Nuru ile her kulu nurlansın
Her kuluna Allah’ım
Samanyolu’nu nasib etsin

Aydın günün varışı
Kaf dağına erişi
Mmorluğu görüşüdür
Mor rengin esrarını
Kul kendi yaratır
Allah aşkı ile örnek tutulur
Mor, yüce dağların
Ulaşılmaz gibi görülenidir
Ulaşılır adım adım
Sen dile, o seni bulur
Nasıl ki GARİB’i bulduk
Gönüllerle alınan
Gönülle harcanır
Her dileyen, dilediği mürşidi bulur
Eğer gönül yolu uymuş ise
Gönül yolun uydu ise gidersin
Uymadı ise ararsın
Mürşide uymak
Kuşkusuz kalmaktır
Kuşkuyu aldın mı durma yürü
Kuşku etti isen
Nasıl ders alırsın?
Yerini bırakan YUNUS’u unuttun mu?
HACI BEKTAŞ VELİ’den
TABDUK’a gidişini unuttun mu?
Daha önce BEKTAŞ VELİ çağırdı
YUNUS kuşkulu oldu
TABDUK’un çağrısına
Kuşkusuz uydu
Gönülde pas yok
Altın olan gönül paslanmaz
Paklığı kula duman vermez
Yerine oturan kul
Rüzgardan korkmaz
Hz.ALİ der ki;
Gül'ümüzünün Gülleri’dir demedim mi?
Aldığınız kuvvet o'nunladır
Çözdüğünüz hikmet o'nunladır

Yola adım adım varılır
Yürüdükçe çözülür
Sabır neden gereklidir?
Sabır olmayacaksa
Kula sabır tavsiye edilmez mi?
Kul su ile katılır, hamur yapılır
Elle yoğurulur, fırına verilir, sonra yenilir

ALLAH’a ısmarladık

Lailahe illallah Muhammedür Resulullah