| 
    
    
	MEVLÂNA’yım ben!
 
 Dünya kulundur
 Ahiret yolun bilenle
 Allah’ım 
	beraberdir
 Allah’ım her kulu iledir
 Ne var ki kul bilirse
 Boşluktayım 
	demezse
 Allah’ı ile beraberdir
 Bilen kulundan olalım
 Dünya geçicidir bilelim
 
 Yerimizi bulmaya geliriz dünyaya
 Yerinizi bulmak 
	için boşluğu bilmek
 Kaideye oturmak gereklidir
 Yerini bilip de kaideyi 
	bulamazsan
 Yolunu çevirirsin
 Hak değil mi? denmesin
 Hak olan, dünyaya 
	gelendir
 Dünyayı silen değil
 Dünyayı yaratan da Allah’ımdır
 Neden 
	silesin?
 Ne var ki;
 Yaratanı bilelim
 Aşkı ile yanalım
 Güneşe meydan 
	okuyalım
 Güneşin ateşi zahiridir görürüz
 Kulun ateşini ne ile ölçebiliriz?
 Sohbetin yerini gönül ile kollarız
 Cümle ile halleriz
 Günün yerini gönüllere kazarız
 Ya Allah dedik
 Sözümüzü cümleye bağladık
 
 Hangi nehirde olursa olsun
 Yeter ki aynı deryaya 
	varılsın
 Gamdan uzak kalalım
 Gönüllerle gönül kazanalım der Resulümüz.
 Allah’ımın verişidir
 Kulunu görüşüdür
 Kulunun hakkını
 Kuluna bırakmaz
 Hiçbir kulunu
 Öbür kuluna yük etmez
 Yük oldu diye
 Ne daha ağır yük verir
 Allah’ım diye tekrar kendine döndürür
 Yükten şikayetçi olmayalım
 Ağır 
	yük yüklenmeyelim
 
 Amade olduk
 Resulünden gelene
	Eyvallah dedik
 Gönüller Sultanı önünde 
	Selam verdik
 Selamı, Şefaati cümleye olsun
 Dünya 
	ve ahirette
 Gölgesi üzerimizden eksik kalmasın, Amin
 
 Dünyanın haline gülünmesin
 Nereye gider? 
	denmesin
 Dünya aynı dünya
 Değişen olaylardır
 Yumaklar aynı yumak
 Sarılırken ele küçük gelir
 Gittikçe büyür
 Elden kayan yumak boşanır
 Gündeki olaylar da öyledir
 Elden kayan yumak gibi
 Dikkat gerekir, düğüm 
	olmasın
 Günde denir ki;
 Neden yumak olsun?
 Hepsi elde kalsın
 Dünya, 
	boşluktan seyri hoş olur
 Yaşantıda kolaylık düşünülür
 Her kul kolaylığı
 Kendi bünyesine göre alınır
 Kimi dendiği gibi makineleşme
 Kimi de her 
	türlü makineden uzaklaşma
 Netice yine aynıdır
 Ne o ne öbürü neticeye 
	varamaz
 Dünyanın düğümünü çözemez
 Yerinin değeri değil
 Özün değeridir 
	vardıran
 Bu mudur dünya? diyen
 Pencereyi örtendir
 Dünyayı, öbür alemi 
	düşünmekle
 Temaşa edersen
 Güzelliğine doyamazsın
 O zaman ermişin ele gelmişi olursun
 
 Can dost, sevgili candır o
 Aşığı aşığa sorarsan
 Gül kokusu alırsın
 Ya Allah dedik
 Gören göz ile kapımızı açtık
 Kapımızı açan mı, açtıran mı? dersen
 Açtırana izin verendir derim
 Dünya 
	gözü görmeyene
 Baston gerekmez mi?
 Ahiret yolu dileyene
 Mürşit gerekmez 
	mi?
 Dünyadan gelip
 Deryaya gideceğiz
 Her yolu göreceğiz
 Görüp de 
	bileceğiz
 Bilmekten amaç
 Maksuduna ereceğiz
 Eleleyiz bilesiniz
 Gönül 
	zincir, duyasınız
 Açık pencereden göresiniz
 Ne var ki,
 Ahiret için yol 
	gerekli ise de
 Dilenen yere varmaya aşk gereklidir
 Aşk olmadığı yerde
 Meşki ne edeyim?
 Ne o yoldur, ne bu yol
 Yolun sonu her yolun aynıdır
 Her 
	yol ayna misali aydındır
 Vereni verdiği gibi alırsan
 Ulu’sunu olduğu gibi 
	tanırsan
 
 | 
    
 Gül fidanı gül verende
 Güzelliğine doyamazsın
 Gülün günü geçende
 Gülünü tanıyamazsın
 Gülü gül gibi bilesin
 Çokluğuna değil
 Tekliğine 
	inanasın. Tektir.
 Gül bahçesi sizlerin
 Gül tanesi bizlerin midir?
 Gül 
	bahçesi Tanrı’nın
 Gül tanesi cümlenindir
 Cümlemiz bir olalım
 Gülümüzü 
	bilelim
 Gül’ün Gülleri’ni sevelim. Ehl-i Beyt’i.
 
 Oymayı bildiğinden
 Yerini 
	aldığından beri düşündüğündür
 Meyden aldığı
 Sarhoş olduğu
 Aşka düştüğü 
	günden beri andığındır
 HAZRETİ ALİ der ki;
 Gönüllerden çıkmazlar ki
 Dillerden düşmezler ki
 Yolundan geçmezler ki.
 
 Oymayı yüzüne tutan bilir
 Kendini görür
 Sen seni 
	buldu isen
 Benden sorma
 Sen seni bildi isen
 Kendinden geçme,
 Sarhoş olma,
	bitap düşme
 Acaba? deme, kuşkuya düşme
 Yol aradığın gümüşten değil
 Altın yolu aradın
 Arayan bulur.
 Yer midir kulun, yen midir?
 Ne yendendir, ne yerden
 Aldığı gönüldendir
 Serdiği verendendir
 Sergilediği 
	aşkındandır
 Benden alacağı
 Allah’ımdan selamdır
 İki çift kelamdır
 
 Asmayı dikti, üzüme baktı
 Verime söz edilmesin
 Verimin eksiği ziyadesi
 Ne 
	ondan ne bekleyendendir
 Alacağın nasibindendir
 Onun için üzüntü etmesin, 
	düşmesin
 Gelen ile varan
 Elbet buluşur
 Aradaki beden mi manidir?
 Gönüller 
	aşk ile yanar
 Yolun sonuna fenerler koyar
 Fener görünende
 Yolun sonudur 
	denilende
 Kelamınız;
 Allah Allah Allah diye son bulsun
 Cümleniz fener 
	ışığında
 Kapıya varsın ki
 Işığı ile kapısı açılsın
 Açılan kapıda gözümüz 
	kamaşır
 Nuru ile her kulu nurlansın
 Her kuluna Allah’ım
 Samanyolu’nu 
	nasib etsin
 
 Aydın günün varışı
 Kaf dağına erişi
 Mmorluğu görüşüdür
 Mor 
	rengin esrarını
 Kul kendi yaratır
 Allah aşkı ile örnek tutulur
 Mor, yüce 
	dağların
 Ulaşılmaz gibi görülenidir
 Ulaşılır adım adım
 Sen dile, o seni 
	bulur
 Nasıl ki GARİB’i bulduk
 Gönüllerle alınan
 Gönülle harcanır
 Her 
	dileyen, dilediği mürşidi bulur
 Eğer gönül yolu uymuş ise
 Gönül yolun uydu 
	ise gidersin
 Uymadı ise ararsın
 Mürşide uymak
 Kuşkusuz kalmaktır
 Kuşkuyu 
	aldın mı durma yürü
 Kuşku etti isen
 Nasıl ders alırsın?
 Yerini bırakan 
	YUNUS’u unuttun mu?
 HACI BEKTAŞ VELİ’den
 TABDUK’a gidişini unuttun mu?
 Daha 
	önce BEKTAŞ VELİ çağırdı
 YUNUS kuşkulu oldu
 TABDUK’un çağrısına
 Kuşkusuz 
	uydu
 Gönülde pas yok
 Altın olan gönül paslanmaz
 Paklığı kula duman 
	vermez
 Yerine oturan kul
 Rüzgardan korkmaz
 Hz.ALİ der ki;
 Gül'ümüzünün Gülleri’dir demedim mi?
 Aldığınız kuvvet o'nunladır
 Çözdüğünüz 
	hikmet o'nunladır
 
 Yola adım adım varılır
 Yürüdükçe çözülür
 Sabır 
	neden gereklidir?
 Sabır olmayacaksa
 Kula sabır tavsiye edilmez mi?
 Kul su ile katılır,
	hamur yapılır
 Elle yoğurulur, fırına verilir, sonra yenilir
 
 ALLAH’a ısmarladık
 
 Lailahe illallah Muhammedür Resulullah
 
 |